CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Müslim Sarı, CHP Kocaeli İl Kongresi’nde, seçim yenilgisinin sorumluluğunu sadece Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na havale edenlerin sadece onu suçlu bulanların, süreçte sorumluluğu olduğu halde kendilerini ak kaşık gibi kenara çekmelerinin en büyük haksızlıklardan biri olduğuna inandığını söyledi. Antidemokratik bir tüzük hazırlanırken de buna karşı çıkanları susturarak bu tüzüğü savunanların şimdi “Parti içi demokrasi kanalları tıkanıyor” dediğini belirterek, “Şunu söylemeye çalışıyorum arkadaşlar, statükonun parçası olanlar değişimin aktörü olamazlar” dedi.
CHP PM Üyesi Müslim Sarı, bugün CHP 38. Kocaeli Olağan İl Kongresi’ne katılarak konuşma yaptı. Seçim süreci ve sonrasında yaşanan tartışmalara biraz farklı bakmak istediğini belirten Sarı, özetle şunları söyledi:
“2023 yılında bir seçim yaptık, bundan 3 ay önce. 14 Mayıs ve 28 Mayıs tarihlerinde… Seçimden önce bir Türkiye Modeli önermiştik biz. Demiştik ki ‘Türkiye’de yeni bir konsensüs oluşturacağız. Türk ile Kürt arasında, Alevi ile Sünni arasında, kadın ile erkek arasında, üretim modeli ile çevre arasında, yüzyıl sonra bir kere daha Türkiye’de yeni bir konsensüs oluşturacağız. AKP’nin açtığı parantezi kapatırken sadece CHP’nin değil; yeniden Cumhuriyet parantezi açarak bütün bu konsensüsü yeniden kuracağız.’ Bunun içinde bir modelimiz vardı. Biz diyorduk ki ‘Parlamenter sisteme döneceğiz ve bizim adayımız da bütün muhalefetin ortak adayı olarak genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur.’ Bununla ilgili yola çıktık, emek harcadık, çaba sarf ettik ama umduğumuzu gerçekleştiremedik. Sonuç alamadık, evet biz hem parlamentoyu kaybettik hem Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettik. Aslında topluma sunduğumuz modeli kaybettik. Bunun üzerine bir tartışma başladı partide, değişim tartışmaları…
“Süreci sadece Kılıçdaroğlu’na havale etmek haksızlıktır”
Evet, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu seçimleri kaybetmesinde kendinden kaynaklanan ve kendinden kaynaklanmayan nedenleri vardır. CHP’de bir iç muhasebe süreci de başlamıştır. Bu tartışmaları da bu iç muhasebe sürecinin bir parçası olarak görüyorum. Ancak, bu sürecin içinde olan bu sürece katkı koyan, bu modelin oluşmasında elini taşın altına sokan herkesin sorumluluk hissetmesi gereken, bedel ödemesi gereken bir süreçtir bu. Bu süreci, sadece Kemal Kılıçdaroğlu’na havale etmek, sadece onu suçlu bulmak, sadece onun hatalı olduğunu düşünmek ama sürecin içinde olduğu halde kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi çekmelerinin sayın genel başkana en büyük haksızlıklardan biri olduğuna inanıyorum.
“Değişim ile ilgili tartışan arkadaşlarımız o zaman statükodan yanaydı”
2019 yılında söylüyoruz; ‘Önümüzde 4 yıl seçimsiz bir dönem var, gelin partinin sorunlarını analiz edelim’ dediğimizde bugün değişim isteyen arkadaşlarımız, bu fikirleri boğmaya çalışıyordu. Bu fikirlerin hiçbir alıcısı yoktu. Bu arkadaşlarımız değişim ile ilgili söz açan, tartışan, bunu söyleyen arkadaşlarımız o zaman statükodan yanaydı. Çok antidemokratik bir tüzük yaptık. Bu tüzüğün parçasıydılar. Eleştirdikleri, ‘Parti içi demokrasi kanalları tıkanıyor’ dedikleri tüzüğe biz karşı çıkarken, bu arkadaşlar bu tüzüğü savunuyordu. Şunu söylemeye çalışıyorum arkadaşlar, statükonun parçası olanlar değişimin aktörü olamazlar. Herkes kendi özeleştirisini yapacak. Siyasal poziyonumuz buradaydı, sonra siyasal pozisyonumuz başka tarafa geçti başka bir şey söylüyoruz olmaz.
“Değişim, bütüncüllük ister, bütüncül bir süreçtir değişim”
Değişim tutarlılık ister, değişim samimiyet ister. Değişim, bütüncüllük ister, bütüncül bir süreçtir değişim. CHP’de değişimin olduğu dönemler oldu… ‘Kemal Kılıçdaroğlu’nu oradan alalım, yerine başka bir arkadaşımızı getirelim, bütün sorunlarımız çözülsün…’ Böyle bir dünya yok. Değişim, derinlik ister. Değişim, içerik ister. Önümüzde yerel seçim süreci var. Parti içindeki bütün bu tartışmaları suhuretli bir biçimde götürerek partiye zarar vermeden, mümkün olduğu kadarıyla derin tartışarak ama bir taraftan da dışarıya karşı birlik beraberlik görüntüsü vererek önümüzdeki süreci hep beraber nihayetlendirelim.”